16 Ocak 2012 Pazartesi


TOPLUM VE DÜNYA NEREYE GİDİYOR?             

Son günlerdeki gazete ve televizyon haberlerini izlediğimizde; Dünya’nın ve insanların yaşadığı olumsuzluklar oldukça düşündürücü. Nasa, 2010 yılını “Dünya Afet Yılı” olarak ilan etti. Doğadaki bu büyük değişim; yanardağların harekete geçmesi ile oluşan patlamalar, tsunamilerin ve depremlerin sıklığı, aşırı yağışlar nedeniyle oluşan can ve mal kayıpları, güneş patlamaları nedeniyle oluşan etkiler Mayalar’ın 2012 kehanetini akıllara getiriyor. Tabii ki Kur’an’daki, son kıyametin sesle geleceğini bildiren ayetler de adeta Maya kehanetini doğrular gibidir. Pekiyi, o zaman insanlar ve yeryüzündeki tüm canlılar bu süreçten nasıl etkilenmekte ve etkilenecektir? Dünya’nın manyetik alanının değişmesinden etkilenen kuşlar ya da bu manyetik alan ile ilişkili yaşayan diğer canlılar, bu durumdan nasıl etkileniyor? Tabii ki, topluca telef olarak!  Bundan dolayı türleri ciddi bir tehdit altındadır.
İnsanlar ise bu manyetik bozulumdan karmaşık bir şekilde etkilenmektedir. 1962 yılında girilmiş olan Foton Kuşağı, son dönemlerde zirve yaparak etkisini işte böyle göstermektedir.Foton Kuşağı etkilerini, doğa ve insan üzerinde böyle gösteriyor. Pekiyi, bu konu insanlar tarafından ne kadar bilinmektedir? Hollywood (Amerikan Sinema Sektörü), bu bilgiyi kullanarak gişe rekorları kırarken, insanlığa nasıl bir farkındalık katıyor acaba? Bu konular, içeriği hakkında halkın dikkatini çekmek ya da neler yapılabileceğini öğretmek yerine paraya dönüştürülmektedir. İnsanlık sürekli tüketilmeye ve kendi kendini tüketmeye koşar adım götürülmekte ve gitmektedir. Kur’an’da, son kıyametin insan eliyle olacağı uyarısı açıkça belirtilmekte ve bu vaktin; bina ve zinaların arttığı zaman olacağını yazmaktadır. Adı Mayalar olsun, ya da Kur’an olsun; kadim bilgiler bizlere olabileceklerin haberini veriyorlar.
Dünya’nın da içinde bulunduğu ve yaklaşık her 26.000 yılda bir gerçekleşen bu döngü, aynı zamanda yeni bir çağın da başlangıcı. Giderek artan bu negatif enerjide her birimizin payı var. Dünya Anne’yi kendi arz talep ve ihtiyaçlarımızı gerekçe göstererek tüketmekteyiz! Yalnızca onu değil, kendimizi de tüketmekteyiz. Yedi milyara ulaşan dünya nüfusu, kapasitesinin sınırlarında dolaşıyor. Doğa verdiğini geri almasını da bilir. Onun yasaları insanların yasalarından kuşkusuz daha güçlü. Bizler ise ancak uyumlanarak var kalabiliriz. Sorunumuz, buna ne kadar uyumlu olduğumuz?
İnsanlık çoğalarak değişti; ancak acaba gelişti mi?
Bu soruyu herkes kendine yöneltir ise, gelişime ne kadar katkıda bulunup bulunmadığını da görebilecektir. Tabii ki, soruyu samimi sorabilmek koşuluyla.
Sizlerle paylaştığım bu ilk köşe yazımda; bu ve buna benzer konuları paylaşacağız. Sizden gelecek sorular da bu paylaşımı daha anlamlı kılacaktır
  Araştırmacı ve yazar Nimet Erenler Gülkökü
                                                                                                           nimet.erenler@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder