TOPLUM VE DÜNYA NEREYE GİDİYOR?
Son günlerdeki gazete ve televizyon haberlerini
izlediğimizde; Dünya’nın ve insanların yaşadığı olumsuzluklar oldukça
düşündürücü. Nasa, 2010 yılını “Dünya Afet Yılı” olarak ilan etti. Doğadaki bu
büyük değişim; yanardağların harekete geçmesi ile oluşan patlamalar,
tsunamilerin ve depremlerin sıklığı, aşırı yağışlar nedeniyle oluşan can ve mal
kayıpları, güneş patlamaları nedeniyle oluşan etkiler Mayalar’ın 2012 kehanetini
akıllara getiriyor. Tabii ki Kur’an’daki, son kıyametin sesle geleceğini
bildiren ayetler de adeta Maya kehanetini doğrular gibidir. Pekiyi, o zaman
insanlar ve yeryüzündeki tüm canlılar bu süreçten nasıl etkilenmekte ve
etkilenecektir? Dünya’nın manyetik alanının değişmesinden etkilenen kuşlar ya
da bu manyetik alan ile ilişkili yaşayan diğer canlılar, bu durumdan nasıl
etkileniyor? Tabii ki, topluca telef olarak!
Bundan dolayı türleri ciddi bir tehdit altındadır.
İnsanlar ise bu manyetik bozulumdan karmaşık bir şekilde
etkilenmektedir. 1962 yılında girilmiş olan Foton Kuşağı, son dönemlerde zirve
yaparak etkisini işte böyle göstermektedir.Foton Kuşağı etkilerini, doğa ve
insan üzerinde böyle gösteriyor. Pekiyi, bu konu insanlar tarafından ne kadar bilinmektedir?
Hollywood (Amerikan Sinema Sektörü), bu bilgiyi kullanarak gişe rekorları
kırarken, insanlığa nasıl bir farkındalık katıyor acaba? Bu konular, içeriği
hakkında halkın dikkatini çekmek ya da neler yapılabileceğini öğretmek yerine
paraya dönüştürülmektedir. İnsanlık sürekli tüketilmeye ve kendi kendini
tüketmeye koşar adım götürülmekte ve gitmektedir. Kur’an’da, son kıyametin
insan eliyle olacağı uyarısı açıkça belirtilmekte ve bu vaktin; bina ve
zinaların arttığı zaman olacağını yazmaktadır. Adı Mayalar olsun, ya da Kur’an
olsun; kadim bilgiler bizlere olabileceklerin haberini veriyorlar.
Dünya’nın da içinde bulunduğu ve yaklaşık her 26.000 yılda
bir gerçekleşen bu döngü, aynı zamanda yeni bir çağın da başlangıcı. Giderek
artan bu negatif enerjide her birimizin payı var. Dünya Anne’yi kendi arz talep
ve ihtiyaçlarımızı gerekçe göstererek tüketmekteyiz! Yalnızca onu değil,
kendimizi de tüketmekteyiz. Yedi milyara ulaşan dünya nüfusu, kapasitesinin
sınırlarında dolaşıyor. Doğa verdiğini geri almasını da bilir. Onun yasaları
insanların yasalarından kuşkusuz daha güçlü. Bizler ise ancak uyumlanarak var
kalabiliriz. Sorunumuz, buna ne kadar uyumlu olduğumuz?
İnsanlık çoğalarak değişti; ancak acaba gelişti mi?
Bu soruyu herkes kendine yöneltir ise, gelişime ne kadar
katkıda bulunup bulunmadığını da görebilecektir. Tabii ki, soruyu samimi
sorabilmek koşuluyla.
Sizlerle paylaştığım bu ilk köşe yazımda; bu ve buna benzer
konuları paylaşacağız. Sizden gelecek sorular da bu paylaşımı daha anlamlı
kılacaktır
Araştırmacı ve yazar Nimet Erenler Gülkökü
Araştırmacı ve yazar Nimet Erenler Gülkökü
nimet.erenler@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder